Sağlığı Kontrol eden Güç - Marlene E.Kunold
Sonbaharın başlangıcıyla karanlığın erken çökmesi ve günlerin kısalmaya başlaması, insanların ışığa bağımlılığını ve kendilerini iyi hissetmeleri için ışığa ne kadar ihtiyaçları olduğunu fark etmesini sağlar. Aslında ışıksız hayat neredeyse düşünülemez bir gerçektir.
Canlı organizmaların fiziği
İnsan vücudunda bilgilerin transferi sürecinin ışık hızında gerçekleştiği artık tespit edilmiştir. Fotonlar ya da ışık kuantumları bu bilgilerin taşıyıcılarıdır. Hücrenin biyolojik süreçlerinin gizemli bağdaşımını ne kadar derin incelersek, o kadar fazla bulgu fiziksel prensiplere dayanacaktır. Prof. Fritz Popp fotonları bilimsel olarak kabul edilebilir kıldığından beri birçok dini ve ruhani fenomeni açıklama, gizemlerini çözmek ve bunları uygun cihazlarla göstermek mümkün hale geldi. O tarihten bu yana fotonlar bilimsel olarak açıklanabilmiş ve kanıta dayalı bir perspektif içine konmuştur.
1973 yılında Rus Kasnatschejew tarafından gerçekleştirilen deneyi öğrendiğinde Prof. Popp organizmada ışığın varlığının sonuçları üzerinde bir süredir kafa yormaktaydı. Kasnatschejew yaşayan hücrelerin mor ötesi seviyede fotonlar ya da elektromanyetik dalgalar aracılığıyla biyolojik bilgi paylaşımı yaptığını kanıtlamıştı. Prof. Popp’a bu deney hakkında bilgi veren öğrenci Rus bilim adamı Alexander Gurwitsch tarafından gerçekleştirilen ve Kasnatschejew’in deneyleri üzerinde büyük etkisi olan araştırmalardan da bahsetti.
Bu bilgi bir tür “yaratıcı şok” oluşturdu ve bunun üzerine Prof. Popp herhangi bir organizma içindeki ışığın mevcudiyetinin ne gibi sonuçları olabileceğine dair hipotezler geliştirmeye başladı.
Prof Popp.’un gözetimi altında Bernard Ruth (genç fizik öğrencilerinden biri) son derece zayıf ışığın hücresel radyasyonunu ölçmek için ilk yüksek hassasiyetli emisyon fotometresini 1975 yılında yaptı ve bu emisyon bazı hayvan ve bitki hücrelerinde meydana geldiğini gösterdi. Popp başlangıçta biyofotonların mevcut olduğu konusunda tamamen ikna olmadı. Ancak Ruth ışık emisyonlarını yalnızca canlı organizmaların görünür parçalarında ve mor ötesinde değil aynı zamanda mor ötesinden görünür ışığa oradan da kızılötesi ışığa kadar tüm görünür spektrumda da tespit etmeyi başardı. Ayrıca detaylı ve titiz ölçümleri ile hasarlı hücrelerin incelenmesi, radyasyon yoğunluğundaki büyük artış gibi diğer araştırmacılar tarafından önceden keşfedilen biyolojik radyasyonun bazı özelliklerini teyit etti. Bu daha önce Gurwitsch tarafından tespit edilmişti.
Bu fotonlar ya da biyofotonlar canlı hücrelerde çok aktiftir. Bunlar sürekli olarak iletişim kuran ve ortak bir amacı ya da çıkarı olan bağdaşık ışık kuantumlarıdır. Bitkiler elektromanyetik ışınımdan (radyasyon) oksijen ve biyofoton üretmek için fotosentez işlemini kullanır. İnsan hücrelerindeki son derece güçlü enerji üreticileri olan mitokondriler, enerji üretmek için oksijen ve fotonlara ihtiyaç duyan ışık kuantum organlarıdır.
Bu bağlamda hücrelerimiz, biyofotonlar bilgilerin transferinde ana rol oynadığı için hücresel iletişimin ışık hızında meydana geldiği ışık organları olarak kabul edilir. (Ancak hücrelerdeki bu ışık biyofotonlar tarafından tetiklenen kimyasal reaksiyon olarak kabul
edilmesi gereken biyolojik radyasyondan farklı tutulmalıdır) Biyofotonlar yalnızca biyofiziksel bir fenomen oldukları için değil daha çok canlı organizmalarda düzenleme(regülasyon), organizasyon ve iletişim süreçleri arasındaki ilişkiyi dair yeni ve daha derin
bir anlayış sağladıkları için ilgi çekicidir.
* makalenin devamını okumak için tıklayınız...
Canlı organizmaların fiziği İnsan vücudunda bilgilerin transferi sürecinin ışık hızında gerçekleştiği artık tespit edilmiştir. Fotonlar ya da ışık kuantumları bu bilgilerin taşıyıcılarıdır. Hücrenin biyolojik süreçlerinin gizemli bağdaşımını ne kadar derin incelersek, o kadar fazla bulgu fiziksel prensiplere dayanacaktır. Prof. Fritz Popp fotonları bilimsel olarak kabul edilebilir kıldığından beri birçok dini ve ruhani fenomeni açıklama, gizemlerini çözmek ve bunları uygun cihazlarla göstermek mümkün hale geldi. O tarihten bu yana fotonlar bilimsel olarak açıklanabilmiş ve kanıta dayalı bir perspektif içine konmuştur. 1973 yılında Rus Kasnatschejew tarafından gerçekleştirilen deneyi öğrendiğinde Prof. Popp organizmada ışığın varlığının sonuçları üzerinde bir süredir kafa yormaktaydı. Kasnatschejew yaşayan hücrelerin mor ötesi seviyede fotonlar ya da elektromanyetik dalgalar aracılığıyla biyolojik bilgi paylaşımı yaptığını kanıtlamıştı. Prof. Popp’a bu deney hakkında bilgi veren öğrenci Rus bilim adamı Alexander Gurwitsch tarafından gerçekleştirilen ve Kasnatschejew’in deneyleri üzerinde büyük etkisi olan araştırmalardan da bahsetti. Bu bilgi bir tür “yaratıcı şok” oluşturdu ve bunun üzerine Prof. Popp herhangi bir organizma içindeki ışığın mevcudiyetinin ne gibi sonuçları olabileceğine dair hipotezler geliştirmeye başladı. Prof Popp.’un gözetimi altında Bernard Ruth (genç fizik öğrencilerinden biri) son derece zayıf ışığın hücresel radyasyonunu ölçmek için ilk yüksek hassasiyetli emisyon fotometresini 1975 yılında yaptı ve bu emisyon bazı hayvan ve bitki hücrelerinde meydana geldiğini gösterdi. Popp başlangıçta biyofotonların mevcut olduğu konusunda tamamen ikna olmadı. Ancak Ruth ışık emisyonlarını yalnızca canlı organizmaların görünür parçalarında ve mor ötesinde değil aynı zamanda mor ötesinden görünür ışığa oradan da kızılötesi ışığa kadar tüm görünür spektrumda da tespit etmeyi başardı. Ayrıca detaylı ve titiz ölçümleri ile hasarlı hücrelerin incelenmesi, radyasyon yoğunluğundaki büyük artış gibi diğer araştırmacılar tarafından önceden keşfedilen biyolojik radyasyonun bazı özelliklerini teyit etti. Bu daha önce Gurwitsch tarafından tespit edilmişti. Bu fotonlar ya da biyofotonlar canlı hücrelerde çok aktiftir. Bunlar sürekli olarak iletişim kuran ve ortak bir amacı ya da çıkarı olan bağdaşık ışık kuantumlarıdır. Bitkiler elektromanyetik ışınımdan (radyasyon) oksijen ve biyofoton üretmek için fotosentez işlemini kullanır. İnsan hücrelerindeki son derece güçlü enerji üreticileri olan mitokondriler, enerji üretmek için oksijen ve fotonlara ihtiyaç duyan ışık kuantum organlarıdır. Bu bağlamda hücrelerimiz, biyofotonlar bilgilerin transferinde ana rol oynadığı için hücresel iletişimin ışık hızında meydana geldiği ışık organları olarak kabul edilir. (Ancak hücrelerdeki bu ışık biyofotonlar tarafından tetiklenen kimyasal reaksiyon olarak kabul edilmesi gereken biyolojik radyasyondan farklı tutulmalıdır) Biyofotonlar yalnızca biyofiziksel bir fenomen oldukları için değil daha çok canlı organizmalarda düzenleme(regülasyon), organizasyon ve iletişim süreçleri arasındaki ilişkiyi dair yeni ve daha derin bir anlayış sağladıkları için ilgi çekicidir.