KALP BEYİN REZONANSI
Doç. Dr. Cengiz Mordeniz Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Tarih boyunca duygular ve zihinsel işlevler birbirinden ayrı tutulmuştur. Hatta çoğu zaman bu iki kuvvet arasında davranışlarımızı ve karar alma sürecini etkileme konusunda birbirine karşı mücadele ettikleri düşünülmüştür. Eflatun duyguları vahşi ata benzetmiş, şiddetli duygular karşısında insanın düşünemez duruma gelebileceğini söylemiştir. Dinler ise sevap-günah ya da iyi-kötü, doğru-yanlış ikilemleriyle vicdanen karar verme sürecini ve dolayısıyla davranışlarımızı etkilemektedir. Burada duygular çoğu zaman da mantık dışı görülmektedir. Mental sistem dediğimizde algı, uyarılma , dikkat, hafıza düşünme , akıl yürütme, ve problem çözme gibi işlevler ele alınırken , emosyonel sistem dediğimizde farklı şiddette duyguları kabul ederiz. Ancak insan vücudunu daha iyi tanıdıkça, bilimsel olarak bu iki işlevin farklı görünmekle birlikte aslında birbiriyle ilişkili aynı ağda ortaya çıktıkları görülmektedir. Yani duygularımız ve davranışlarımızın zihinsel faaliyetlerimizi, düşünsel dünyamızı karşılıklı olarak etkilediğini biliyoruz. Burada dikkat de önem kazanmaktadır. Bilinçli olarak dikkatimizi odaklamamız hem düşüncelerimizi hem de duygularımızı etkilemektedir. Dikkatin yanında öğrenme ve hafıza da bu etkileşim içinde önemlidir. Hatta belli duygulanım içinde yaşadığımız veya öğrendiğimiz durumları tekrar yaşadığımızda onlara verdiğimiz tepkiler daha alışılmış olacaktır. Dolayısıyla tek başına düşünsel planda geliştirdiğimiz davranışlar , duygularla yaşandığında daha güçlü etki bırakmaktadır. Mental ve emosyonel sistemler arasında koherans olmasının , yapıcı bir farkındalık oluşturduğunu böylece psikolojik ve fizyolojik işlevlerin optimal uyum içinde çalıştıklarını görüyoruz. Oysa birbiriyle çelişen durumda olduklarında senkronizasyon oluşmadığını ve performansı etkilediğini biliyoruz. Örneğin yapacağımız işte motivasyon ve heyecan eksikliği yaratıcılığımızı ve verimi etkilemektedir. Genelde önce düşüncenin sonra duyguların oluştuğu ve bir kişinin düşüncelerini değiştirerek duygularının da değiştirilebileceği kabul edilmektedir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar duyguların düşünceden daha hızlı hareket ettikleri hatta bazen mantıksal akıl yürütmeyi de atlayarak kognitif sistemden bağımsız ortaya çıkabildiği bulunmuştur. Aslında mental ve emosyonel koherans, reaksiyon zamanı, mental açıklık, problem çözme ve yaratıcılık, gibi zihinsel işlevlerle direkt ilişkilidir. Duygusal koherans bozukluğu mental sorunların ve stresin nedenidir. Mental sağlık ve duygusal hijyen bu anlamda korunmada önemlidir. Emosyonel sistemde stabilite artışı zihnin huzurlu ve açık olmasını sağlamaktadır. Mental ve emosyonel koherans artışı fizyolojik koherans düzeyini arttırır böylece fizyolojik sistem işlevinde senkronizasyon ve verimlilik sağlanmış olur.