Homeopatik Karışımlar, Bilgilendirici Tıp İçin Farmakolojik Kanıt Aracı Olacaktır
Dr. Cengiz Mordeniz
Homeopati 3 önermeyi temel alır: benzerlerin kanunu; geniş olarak tanımlanmış semptomlara dayalı kişiselleştirilmiş tedavi ve çok küçük dozların kullanımı. Benzerlerin kanunu, sağlıklı bir insanda belirli semptomlara yol açan bir bitki, hayvan veya mineral maddenin, bu semptomları gösteren hasta bir insana homeopatik doz formunda uygulandığında o insanı iyileştirdiği teorisidir. Semptomlara dayalı olarak bireyselleştirilmiş tedavi uygulaması, aynı biyomedikal hastalığın her insanda hafifçe farklı şekilde kendini göstermesi anlamına gelecek şekilde her hastanın kendine has bir kişiliği ve hastalık semptom modeli olduğu önermesine dayanır. Dolayısıyla her homeopatik karışım, her benzersiz varyasyonu en yakın şekilde ele alabilmesi için bir homeopati uzmanı tarafından seçilmelidir. Çok ufak dozların kullanılması önemlidir çünkü karışımı yapmak için kullanılan maddeler seyreltilmemiş konsantrasyonlarda çoğunlukla toksiktir. Seyreltme süreci sukuzyon yani orijinal maddenin alkol veya su ile şiddetli şekilde karıştırılması ve bu işlemin karışımı etkinleştirmesini ve "kuvvetlendirmesini" içerir. Homeopatik ürünler genelde o kadar fazla seyreltilir ki geleneksel farmakoloji orijinal çözünen maddenin hiçbir molekülünün bitmiş üründe bulunmadığını söyler. Homeopatinin temel ilkeleri modern tıp, farmakoloji ve kimyadan tamamen farklıdır. Ana tartışma kaynakları arasında: homeopatik prensiplerinin inandırıcılığının olmaması, homeopati için kanıtlanmış veya olası bir etki mekanizmasının olmaması ve homeopatik preparatlar ile yapılan randomize, kontrollü çalışmalarda alınan karışık sonuçlar yer alır[1].
Homeopati Samuel Hahnemann tarafından "benzeri benzer ile tedavi etme" doktrinine dayalı olarak yaratılan alternatif bir tıp sistemidir; bu doktrine göre sağlıklı insanlarda bir hastalığın semptomlarına neden olan bir madde hasta insanlarda benzer semptomları tedavi edecektir. ABD Ulusal Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Merkezi 'Ulusal Sağlık Enstitüsü' aşağıdaki şekilde belirtmektedir:
Homeopati tamamlayıcı tıp araştırmalarında tartışmalı bir konudur. Homeopatinin bazı temel konseptleri kimya ve fiziğin temel konseptleri ile uyumlu değildir. Örneğin, çok az etken madde içeren veya hiç içermeyen bir karışımın nasıl etki ettiğini bilimsel terimler ile açıklamak mümkün değildir. Bu durum da, homeopatik karışımların (remedilerin) titiz şekilde klinik araştırması açısından büyük bir zorluk yaratır. Örneğin son derece fazla seyreltilmiş bir karışımın etikette belirtilenleri içerdiği teyit edilemez veya son derece fazla seyreltilmiş karışımların insan vücudundaki etkilerini gösteren objektif ölçümler oluşturulamaz.
Nano parçacıkların (birkaç ile birkaç bin atom) "aynı" maddenin bulk (milyarlarca atom) formlarında bulunandan farklı özellikleri vardır. Bu değişen özellikler arasında parçacığın elektromanyetik, termal, optik, biyokimyasal ve kuantum özelliklerinde değişiklikler yer alır [2]. Homeopati hastayı semptomların bütünlüğüne göre tedavi eder ve "benzeri benzer ile tedavi etme" prensibine dayanır. Bitkiler, mineraller veya hayvanlardan elde edilen çok seyreltilmiş doğal maddelerin ultra düşük dozlarını karışım (remedi) olarak kullanır [3].
Homeopati ve antroposofik tıpta homeopatik preparatlar kullanılır. Çift kör randomize kontrollü çalışmalar dahil bazı klinik çalışmalarda etkililik kanıtları olsa, yapıları ve etki mekanizmaları henüz mevcut bilimsel yaklaşımlar ile açıklanamamaktadır. Homeopatik preparatları araştırmak üzere bazı fiziksel yöntemler halihazırda uygulanmıştır ancak homeopatik preparatların karakteristik fiziko-kimyasal özelliklerini belirlemek açısından hangi yöntemin en uygun olduğu henüz net değildir [4]. Homeopatik ilaçların kaynak malzemesi Avogadro'nun molekül sayısının ötesinde olacak şekilde seyreltilir. Suyun nanoheterojen yapısı epitaksi (bir malzemenin yüzeyinden bir başkasına, herhangi bir madde transferi olmadan yapısal bilgilerin aktarımı), suküzyon sırasında sıcaklık-basınç süreçleri ve gaz halinde oksijen, nitrojen, karbon diyoksidin ve muhtemelen karışım (remedi) kaynak malzemesini içeren koloidal nano-kabarcıkların oluşması gibi etkileşimli fenomenler ile belirlenebilir [5].